“Bilinçaltı düşüncelerimiz bilince çıkmadıkça karşımıza kader olarak çıkar.” 
Carl Gustav JUNG

Her konuda seçim yaptığımız gibi, ilişkilerimizi de kendi seçtiğimiz insanlarla yaşarız. Bilinçaltımızın istek ve verilerine göre, yaptığımız seçimler doğrultusunda vardığımız sonuçlar bize bilinçüstü sonuçlar verir. “Bu insan benim kaderim mi?” gözüyle baktığımız ilişkilerde, bilinçaltımızın bize ne anlatmak istediğiyle alakalıdır. Duygusal ilişkilerimizde seçtiğimiz kişiler, ilişkimizin gidişatı ve kendi kaderimizi oluşturmamız; aslında bizim onları tercih ettiğimizin göstergesidir. Seçtiğimiz her şeyle kaderimizi oluşturmak bizim elimizdedir; o nedenle aldığımız veya alacağımız kararlarla kaderimizi değiştirmemiz mümkündür.

Yeryüzündeki var oluş sürecimizde yaşantımızı yönlendiren etkilerin tümünü kader olarak tanımlayabiliriz. Kaderle, bizim yaptığımız seçimler arasında ayrım söz konusu değildir. Karar verirken bilinçaltımızsa her daim devrededir. Bazen bilinçsizce, şuursuzca ilişkiyi sabote edebileceğimiz gibi, tam tersi huzurlu ve mutlu bir ilişkide yaratabiliriz. Bilinçüstü seviyede beynimiz 7+2; 7-2 sistemiyle çalışırken; bilinçaltı seviyesinde ise saniyede 2000 veriyi işlemektedir. Bu anlamda baktığımızda, bilinçüstü seviyede bir ilişkiyi bozmak oldukça zordur. Ancak bilinçaltı referanslarımızla bunu gerçekleştiririz ve bu durumun farkına kendi başımıza varmaksa oldukça güçtür.

İçimizde barındırdığımız bilinçaltı düşünceler kadar şema kimyamızda yaşadığımız ilişkinin gidişatını ciddi anlamda etkiler. İlişkilerde problem yaratan şemaları; bağlılık, güven(şüphe, kötüye kullanılma), terkedilme, kaybetme, duygusal yoksunluk, cezalandırma, karamsarlık, haklılık olarak belirmek mümkündür. Örneğin, kuşku ve kötüye kullanılma şeması olan kişi hiçbir kanıt prosedürüne sahip olmamasına rağmen, son derece kuşkucu bir tutumla yaşanılan ilişkiyi sabote ederek; kıskançlık ve güvensizliğe sebep olan davranışlar sergiler. Aynı şekilde kaybetme – terk edilme şeması olan kişiler, derin yapıda karşısındaki kişiyi kaybedeceğini ve terk edileceğini düşünür. Bu durumda kişi eski ilişkilerini referans aldığı gibi; önergenlik ve ergenlikte ailesinin veya etrafındaki insanların yaşadığı olumsuz sonuçları gözlemleyerek de birtakım yanlış sonuçlara ulaşabilir. Kişi kendi referans yapılarını oluştururken veya yeni yapılandırma süreçlerinde de bahsettiğim bu verileri kullanır. Bunları değiştirebildiği gibi, eski referans yapılarını da zaman içerisinde güçlendirebilir.

Bilinçaltımızı ve referans yapılarımızı yeniden oluşturarak şema kimyamıza yenilik katabiliriz. Seçimlerimizi daha doğru ve kendimizi tanıyarak oluşturur; böylelikle farkındalıklı sonuçlar alarak bilinçaltımızın gücünü daha verimli kullanabiliriz. Kişisel yaşantımızda başarı oranımızı yükselterek sağlıklı bir beyin yapısına sahip olabilir, huzur dolu ilişkiler yaşama şansımızı artırabiliriz.

PSK Gelişim ve Aile Danışmanı Nur Meriç

 

30 KASIM 2015 / ZAFER GAZETESİ – YAŞAM PENCERESİ