“Çaresiz olmadığımızı anımsamak yararlıdır, her zaman yapabileceğimiz bir şeyler vardır”

Carla Gorrell

 

Çoğu kez kendimizi tanımadan ve ne istediğimizi bilmeden bir ilişkiye başlarız. İlişkinin ilk zamanları olan “cicim ayları”nda; yani duygu yoğunluklarımızın en zirvede olduğu dönemde göze batmayan durumlar, külkedisi masalında arabanın balkabağına dönüşmesi gibi bir anda büyüsünü yitirebilir. Bu durum her şeyin bittiği anlamına gelmez, sadece burada yapacaklarımızın ne olduğunu belirleyerek hareket etmemiz gerekir. Ne kadar önce farkındalık kazanırsak, ilişkimizi kurtarma şansımız o kadar artar. Kimi bedensel hastalıklarda çok duyarız; “erken tanı” önemlidir. Duygusal ilişkilerimiz içinde aynı durum geçerlidir.

Çoğunlukla ilişkinin bitiş evresine geldiğimizde ne yapacağımızı düşünmeye ve çözüm yolları bulmaya çalışırız. Benim danışanlarımda gözlemlediğim, uzun süren tartışmalarla yıpranan kişiler çoğu zaman bana gelmeden ilişkiyi bitirme noktasına çoktan varmış oluyor. Özgürce hareket etmesine, içindeki duyguların yaşanmasına artık izin verilmediği noktada ilişkiyi bitirmek hissi yaşıyor. Mantık ve kalp çatışmasında bocalayan bu konuya açıklık getirmek için; “Mantığım bu ilişkiden git diyor; ama duygularım bana izin vermiyor” cümleleriyle içsel çatışmalar yaşıyor. Burada mantığına söz geçirenler psikolojik destek almadan o ilişkiyi sonlandırabiliyor. Ancak duygu ve mantığı arasında bir türlü karar evresine gelemeyen kişi ise çözümü farklı bir açıdan bakarak bulmak için dışarıdan destek almayı düşünmeye başlıyor.

İlişkimizde tartışmalarımız başladıkça aradaki saygıyı yeterince koruyamamaya; ilişkideki değerli duyguları fark etmeden kaybetmeye başlarız. Bir süre sonra yılgınlıklar, yıpranmışlıklar yaşamaya; kendi kendimize kuponlar biriktirmeye başlarız. Mutsuz, huzursuz geçen günler ve tartışmalar artarak devam ettiğinde ise duygularımız ve mantığımız arasında gidip gelmeye; “Gitmek mi zor, kalmak mı zor” girdabında boğuluruz. Devam etmesi zor olan, ancak gidilemeyen bu süreçlerde de ne yapacağımızı bilemeden çöküşe geçmeye başlarız. Uzun süre aynı problemlerle baş etmeye çalıştıktan sonra da tükenmişlik hisleriyle dolarız içten içe...

Burada ben her zaman diyorum ki: Problemi oluşturan beyinle, çözümü oluşturan beyin aynı olamaz!  Farklı düşünmek için farklı beyinlere ihtiyaç duyarız; bunun için bir üst boyuttan bakmak lazımdır. İçinde olunan bir çıkmazdan tek başına çıkmak kendi başımıza yeterli olmuyor, bunun nedeni sorunu yeterince iyi tanımlayamamaktan kaynaklanır. Sorunu iyi tanımlayamamış olmamız ve uzun süren bir zaman diliminde aynı olayla uğraştığınız zaman çözüm yollarını fark etmemeye başlarız. Hep aynı durum içinde ve hiçbir değişim kat etmeden kalakalırız. Böyle durumlarda duygularımızın veya mantığımızın bizi yeterince yönetemeyeceğini bile bile acı çekmeye gerek yoktur.

Profesyonel bir destek alarak kendimizi ve isteklerimizi belirleme konusunda netleşme sağlamalıyız. Bu anlamda, evlilik öncesi, ilişki öncesi danışmanlık önemlidir. İlişkiden önce psikolojik destek almak demek, araba kullanmadan önce kurs almaya benzer. Arabayı el yordamıyla öğrenebiliriz, ancak profesyonel bir kişiden bunu öğrenmek çok daha farklı ve de faydalı olur. Çünkü sorunlar açığa vurmadan önce bu destek bir anlam kazanır.

 

Psk Gelişim ve Aile Danışmanı Nur Meriç

 

16 KASIM 2015 / ZAFER GAZETESİ – YAŞAM PENCERESİ