Duygularımız bizi hem fizyolojik hem de psikolojik olarak hasta eder. Yaşadığımız gönül yorgunluklarının; mutsuzlukların, huzursuzlukların, üzüntülerin ruh sağlığımızı nasıl bozduğunu biliriz. Fakat zihin ve ruhsal etmenlerin vücut işlevlerini etkilemesiyle ortaya çıkan psikosomatik hastalıklarla ilgili bilgimiz azdır. Alerji(saman nezlesi), bronşial astım, hipertansiyon, hipotansiyon, kalp ve damar hastalıkları, migren, mide rahatsızlıkları (ülser), kalın bağırsak iltihaplanmaları (kolit), sinirsel kusma-kabızlık, metabolik (şeker hastalığı), tiroid bezi rahatsızlıkları, aşırı şişmanlık, yeme bozuklukları(anoreksiya), adet düzensizlikleri, deri hastalıkları(egzema, kaşıntı, sedef, siğil), cinsel işlev bozuklukları, hatta kısırlık gibi birçok hastalığın tıp dünyasında psikolojik kökenleri fark edilmiştir.

Duygularımıza bedenimiz tepki verir. Halk dilinde; utançtan yüz kızardı, korkudan altına kaçırdım, öfkeden tepem attı, boğazıma bir yumru-mideme bir kaya oturdu, üzüntüden iştahım kesildi, kuruntudan uykum kaçtı şeklinde ifade edilir. Annelerimizin kızdığında onu ne kadar üzdüğümüzü anlatmak için; beni kanser-verem edeceksin; başıma ağrılar girdi demesi gibi…

Duygularımızın neden olduğu rahatsızlıkları doktorlar ilk başlarda fark edemezler. Fizyolojik rahatsızlıklarda görülen alışılmış bir tablo yoktur, hastalık nedensizdir. Psikologlar böyle bir durumla gelen danışanlarına uygun tekniklerle kalıcı olarak yardımcı olabilirler. Birçok insan hastalığının psikolojik olduğu söylendiğinde bundan rahatsız olur. Hasta olduğuna inanılmadığını, kendilerine yalancı muamelesi yapıldığımı düşünebilirler. Bu aslında kişinin duygularının bedenini nasıl hasta ettiğine dair bir tespittir. 

Sohbetlerimiz sırasında yaşadıklarını anlatan kişiler; boğazıma bir şey düğümlendi, mideme bir şey oturdu, kalbim sızlıyordu sanki, sırtımda büyük bir yük vardı, ayaklarım tutmuyordu, hiçbir tarafım kıpırdamıyordu, artık kulaklarım duymuyordu, gözlerim görmüyordu, kelimeleri seçemiyordum gibi ifadeler kullanırlar. Aldatma, ihanet, yalan gibi olaylarda kabul edilemedik bir yaşanmışlığı; hazmedemiyorum, midem kaldırmıyor, midem bulanıyor şeklinde anlatırlar. Bu problemler yaşanılan olayı kabullenemediğimiz, olayı geride bırakmakta zorlandığımız, neden-niçin sorgulamalarımızın bir türlü sona ermediği durumlarda sık görülür. Omzunda ağrı yaşayan kişilerin taşıyacaklarından çok daha fazla sorumluluk aldıklarını söyleyebiliriz. Yoğun bir şekilde ayak ağrıları, romatizma gibi eklem ağrıları çeken insanlara baktığımızda, yaşamsal bir girişimde bulunamaması söz konusu olabilir. Çaresizlik hissiyle alakalı olan bu ağrılar, herhangi bir durumda yapabilme potansiyelinin azlığı hissinden kaynaklanır. Yaşlılık döneminde insanın bir şey yapabileceğine inancının azalması gibi… Çok ciddi birçok hastalığın neden olabilir  bu duygu durum bozuklukları… Virüslerin neden olduğu hastalıklara (grip, nezle, uçuk…) bile psikolojik olarak zayıf dönemlerde daha fazla karşılaşıldığını gözlemlemekteyiz.

 

Gelişmekte olan ülkeler bedensel sağlık üzerine yoğunlaşırken, gelişmişlik dü- zeyi arttıkça ruh sağlığına yönelik vurgu artmaktadır. İlk ruh sağlığı reformu İtalya’da başlayarak bütün Avrupa’ya yayıldı. Ruh sağlığı hizmetlerinde İtalyanlar son derece başarılılar ve bizden daha az ruh sağlığı problemi görülüyor. İnsanlar İtalya’da ortalama ömür 90 yıla yakınken, Türkiye’de bu sayı 74’e kadar düşmektedir.

Her şeyin başı sağlık! Sağlığın başı, ruh sağlığı! Mutluluğunuzu, huzurunuzu, ruh sağlığınızı önemseyin. Böylelikle daha uzun, sağlıklı, kaliteli bir yaşam sizin olsun.

PSK Gelişim ve Aile Danışmanı Nur Meriç

14 ARALIK 2015 / ZAFER GAZETESİ – YAŞAM PENCERESİ