Bazen düşünmüyor değilim; sözcükler mi, eylemler mi daha önemli?

    ‘Eylem’ diyor bir tarafım...

    Madem eylem, ‘niye sözcüklerle ilgili olduğumuz kadar eylemlerimizle ilgili değiliz’ diyor diğer tarafım...

 

    Kadın şiddet görüyor. Demek istediğimiz ne?

 

    Kadın dayak yiyor kocadan, abiden, babadan, sevgiliden…

    DÖ-VÜ-LÜ-YOR! (Kanunlar, ‘aile meselesi’ diyor.)

    Kadın, kocası tarafından tecavüze uğrayabiliyor! (Kanunlar, ‘aile meselesi’ diyor.)

    Kadın, eş veya aileden biri tarafından ana/avrat küfre maruz kalabiliyor! (Kanunlar, ‘aile meselesi’ diyor.)

    Çok yakın bir zamana kadar Medeni Kanuna göre kadın eşi istemezse çalışamıyordu... Bizde gelenekler ve töreler kanundan daha iyi çalıştığı için, kocası istemezse genelde kadın çalışamıyor. (Kanunlar, ‘aile meselesi’ diyor.)

    Kadın, erkeğin başka kadınlarla beraberliğini katlanabiliyor! (Kanunlar, ‘aile meselesi’ diyor.)

 

    Bunların ve sayamadığım birçok şeyi toplayıp bir paket yaptık adına da ‘Kadına Şiddet’ dedik. Mesela, ‘dayak’ deseydik pek kibar olamayacaktı...

    Peki, dayak eylemi çok mu kibar?

    ‘Dayak yedim’ dediğimizde utanıyoruz ancak ‘şiddete maruz kaldım’ dediğimizde kulağa daha iyi geliyor. Eylemi yapan utanacağına, eyleme maruz kalan utanıyor.

    ‘Kadına dayak’ dediğimizde içimiz ürperiyor, kanımız donuyor... ‘Kadına şiddet’ dediğimizde sanki bir nebze rahatız. Acaba bu rahatlık mı bizi eylemsizleştiriyor?

 

    Sözcüklerimiz bilinçaltı programlarımızı etkiliyor.

    ‘Şiddet’ dediğimizde bilinçaltımızda etki, yoğunluk, bir şeyin yoğunluğu olarak kayıtlar çıkar. Türk Dil Kurumu sözlüğünde inceledim sadece bu çerçevede işlemiş sözcük.

Bu açıdan baktığımızda da kelimenin bilinçaltı anlamları düşünce ve eylemleri duyumsayamamıza neden olabilir. Sözcüğü bilinç üstünde tekrar çerçevelediğimizde anlamı tam istediğimiz şekle getirebiliriz.

    Gerçeklerle yüzleşmekten çekiniyoruz. Yüzleşemezsek uzlaşamayız, değiştiremeyiz. Gerçeklerle yüzleşmek istemememizin nedeni ise acı çekmekten korkmak. Oysaki acı komünikasyondur, iletişimdir. Yolunda gitmeyen bir şey olduğunu söyler. Ruhumuzda acı varsa sorun vardır, düzeltmezsek daha kötüye gidecektir. Acıyı bastırmaya, duymazlıktan gelmeye çalışmayın.  Evet, şu ana kadar dayak yenmiş, küfür edilmiş, insanlık onuru ayaklar altına alınmış olabilir. Bundan sonra; ‘YETER,  BEN DE VARIM!’ deyin.

    Mücadelenizde size yardımcı olalım, içsel gücünüzü fark etmenize, özgüven kazanmanıza, ekonomik özgürlüğünüzü edinmenize ve sizin gibi binlerce insana yardımcı olmanıza yardım edelim.

    SİZİNLEYİZ, peki siz bizimle misiniz?

 

    Son olarak erkeklere seslenmek istiyorum; dövülenler, canı yananlar, insanlık dışı muameleye uğrayanlar; annelerimiz, kız kardeşlerimiz, kızlarımız…

    Susan da yapan kadar suçludur.

 

Dünyanız sevgiyle aydınlansın.

 

Psikolojik Gelişim & Aile Danışmanı Nur Meriç

 

02 MART 2015 / ZAFER GAZETESİ – YAŞAM PENCERESİ