3 Aralık 2015 Perşembe

Neden her zaman haklı olmak isteriz? Neden hep biz üstün olmak zorunda hissederiz kendimizi? Neden, bir başkasının da haklı olabileceği ihtimalini bile düşünmeyiz çoğu zaman? Ve neden hem kendimizi hem de karşımızdaki insanı yıpratır dururuz?

“Neden sevinir insan zafer kazandığında, kazanmak neye yarar ki kaybeden olduğunda, yarın çok geç olunca pişman olmak boşuna, savaşlar neye yarar ki vakit kaybından başka?” diyor bir şarkısında Candan Erçetin.

Sevdiğimiz, önem verdiğimiz ne kadar çok insanla öylesine gereksiz mücadelelere girmişiz ve kazanmışızdır ki. Ama, her savaşta olduğu gibi, adına iletişim savaşı dediğimiz bu savaşta da, bir kazanan ve bir kaybeden vardır.

Ve her savaşta gözyaşı vardır. Bu yüzden biter evlilikler, bu yüzden iflas eder şirketler, bu yüzden ayrılır sevgililer, bu yüzden çatışır kuşaklar. Sizin de, diğer milyonlarca insan gibi, hayatınızın bir döneminde, bir türlü iletişim kuramayıp kontrolünüzü kaybettiğiniz ilişkileriniz olmadı mı?

Ya da kendinizi iletişimde başarısız hissettiğiniz? Siz de, dünyanın neredeyse tamamının yakalandığı bu tuzağa düşmüşseniz ve kendinize bir çıkış yolu arıyorsanız, iletişim konusunda, daha önce hiç fark etmediğiniz şeylerle tanışma zamanınız gelmiştir artık.

İletişim nedir? Neden iletişim kurmak isteriz? Hepimiz insanız ve bizi biz yapan şey, bizim kendimizle ve dünyayla kurduğumuz iletişimin kalitesidir. İletişimin anlamı aldığınız tepkidir. Diğer bir deyişle siz söylerken amaçladığınız ve düşündüğünüz şeyler değil, diğer insanın ne algıladığıdır.

Eğer beklediğiniz tepkiyi alıyorsanız, başarılı olduğunuz anlamına gelir. Beklediğimiz tepkiyi almıyorsak bir iletişimsizlik var demektir.

Sevgilinizden, onun bir davranışından dolayı rahatsız olduğunuzu ve onu düzeltmesini istediniz. Birden büyük bir tepki gösteriyor. Kızgın bir surat ifadesi ile onu sevmediğinizi ve terk etmek istediğiniz için mazeret aradığınızı söyleyerek ortamı terk ediyor.

Oysaki sizin amacınız daha güzel bir ilişki yaratmaktı. Şimdi ne oldu, başarısızlıkla sonuçlanmış bir iletişim girişimi. Yanlış anlaşıldığınız için karşı tarafı suçlayabilirsiniz. Bu size ne kazandırır?

Sürekli haklı olma cabası içindeyiz. Ne kadar yorucu bir çabadır bu. Biraz da haksız olsak ne çıkar? Ya da ikimizin de haklı olabileceğini düşünsek?

Nasreddin hocayı kadı yapmışlar. Bir gün karşısına bir karı koca çıkmış. Kadın ağlayarak kocasını hocaya şikayet etmiş. Nasreddin hoca dinlemiş ve “haklısın” demiş. Daha sonra kocası söz almış. Aman hocam esasında öyle değil, böyle diye başlamış anlatmaya.

Hoca dinlemiş ve ona da haklısın demiş. Orada olan ve buna tanıklık eden biri dayanamamış ve atılmış: “Aman hocam, ikisine de haklısın diyorsun. Olur mu öyle şey” der.
Hoca gülerek sen de haklısın der adama.

Önemli olan baktığınız yöndür. Her şeyde şöyle bir kural olmalı: kazan-kazan. İki tarafında kazançlı olduğu durumlar yaratmalıyız. İlişkilerde de, hayatın her anında olduğu gibi esnek olan kazanır. Esnek olmak, doğanın değişmez kanunudur.

Ağaçlar esnek olabildiği kadar zorluklara dayanır. En esnek ağaç, en sert rüzgarla baş edebilir. Kurumuş ağaçların dallarını düşünün, en küçük bir darbede, kırılıp, paramparça olabilirler. Esnek olmak, yaşamak belirtisidir.

Eğer bir şeyler istediğiniz gibi olmuyorsa, daha esnek olmanız gerekebilir. Eğer iletişim sırasında beklediğimiz tepki ve etkiyi sağlayamıyorsak farklı yöntemler denemeliyiz. Ta ki ikimizde memnun olana, istediğimiz etki ve tepkiyi alana kadar. Böylelikle güçlü, başarılı ve sevilen bir insan olabiliriz.

Okuma yazma öğrenme gibi, başarılı iletişimler kurmakta öğrenilebilir ve geliştirilebilir.Çocuklarımızla sorun yaşarız, çünkü onların gözüyle bakmayız. Eşimiz hep haksızdır, çünkü onun gibi algılayamayız.

Çalışanlarımız hep suçludur, çünkü onlar gibi yaşamayız. Onların gözüyle görüp, onların kulağıyla duymadığımız sürece de, onları anlamamız imkansızdır.

İşte bu yüzden, iletişim savaşı denen bu savaşta, her iki tarafın da kazanmasını istiyorsak, kendi ayakkabılarımızı çıkarıp, bir süre onların ayakkabısıyla dolaşmalıyız.
Bunu biz yapmazsak, sorumluluğu kendi üstümüze almazsak, bu savaş kuşaklar boyu sürüp gidecektir.

Gerçek iletişim uyumla mümkündür. Uyum, karşımızdaki kişinin dünya modelini anlamakla mümkündür. Uyum kurduğumuz insanlarla aynı duyguları paylaşabiliriz. “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır” der Hz. Mevlana.

Nur Meriç
PSK Gelişim ve Aile Danışmanı

Not: Bu yazı Kasım 2005 tarihinde “BOYUT” dergisinde yayınlanmıştır.